Sayfalar

3 Ekim 2015 Cumartesi

Ataerkiye Karşı Erkekler'den açıklama



21 Eylül 2015 tarihinde bir blogda, ismini haklı olarak vermek istemeyen bir kadın tarafından “Söylemesem Olmazdı… başlıklı bir beyan yayınlandı. Kadının bu beyanı, o dönemde (tam olarak Nisan 2014) henüz AKE'nin üyelerinden olan bir erkek tarafından kendisine uygulanan şiddet ve bu şiddetin ardından, bazı AKE katılımcısı erkeklerin bu konu karşısında gösterdiği tutum üzerine.

Bu beyan karşısında öncelikle, konu AKE gündemine ilk geldiği andan (Haziran 2014) itibaren nasıl tutum aldığımız ya da alamadığımızın bilgisini ve bu zamana kadar neden yazılı bir açıklama yapmadığımız yönünde bize yöneltilen sorulara bir cevap sunmak istiyoruz. Ancak belirtmek gerekiyor ki bu metnin amacı bu olay ile ilgili tumumuzu aklamak değil, AKE’nin iradesinin kilitlenmesi sonucu ortaya çıkan sonuçların, sürecin ilerleme biçimi ile nasıl iç içe olduğunu anlatmaktır.

Burada bizler derken kastedilen, ne tüm AKE katılımcıları, ne de kadının beyanında işaret edilen tüm kişilerdir. Bu metni kaleme alanlar arasında, kadının beyanında bahsettiği, kendisine şiddet uygulayan kişi mevcut değildir. Bu kişinin dışındaki diğer kişiler, yani kadına şiddet uygulandığını bildikleri halde, şiddet uygulayan kişiyle dayanıştığı söylenen iki kişi ve süreci iki ay boyunca bir noktaya vardırmak üzere çabalayan ama kendileri de erkek dayanışması yapmak ve konuyu örtbas etmek ile itham edilen diğer dört kişinin, yani toplam altı kişinin ortak iradesiyle kaleme alınmıştır.

Yanlış anlaşılma olmaması açısından şunu belirginleştirmek gerek: Bizler, şiddetin faili olarak işaret edilen kişiden kendimizi ayırıyoruz, çünkü bir buçuk yıllık süreç boyunca hep bu altı kişi olarak konuyla ilgilendiğimiz için şu anda da birlikte bir açıklama yapıyoruz. Şiddetin faili olarak beyan edilen kişi ile yolumuz, onun da kabulü üzerine daha o zaman ayrılmıştı ve zannedildiği üzere kollanmak yerine, eleştiri sürecine maruz bırakılmıştı. AKE’nin bu kişi ile ilgili kamusal bir eleştiri sürecine girmemiş olması da sürecin ilerleme biçiminin grup içerisinde yarattığı kilitlenmenin bir sonucudur. Bu kişi, kendisi bir açıklama ya da bir savunma yapmak ister mi istemez mi burasını bilemiyoruz.

Parçası olduğumuz grup, 2014 başlarından itibaren düzenli toplantı yapmakta giderek zorlanmaya başlamıştı ve mail listesi dışında aktif bir oluşum fiiliyatta pek kalmamıştı. Düzensiz zamanlarda bir türlü gerçekleşmeyen bir iki toplanma çağrısı dışında hepimiz farklı farklı ilgi alanlarına yönelmiştik ve grup dağılma eğilimdeydi. Bu dönemde, olayın bir email ile AKE katılımcısı birisi tarafından mail grubuna aktarılmasıyla başlayan tartışmalar yaklaşık iki ay sürdü. Biri geniş katılımlı olmak üzere 2, ve diğerleri de bu konuyla ilgili oluşturulan, suçlananların haricindeki kişilerden oluşan 4 kişilik bir komisyon tarafından olmak üzere 7-8 toplantı yaptık. Bütün bu toplantılardan sonra kadına mail yoluyla ulaşabildik ve yaşadığı olayı kendisi nasıl gördüğünü ancak o zaman aktardı. O maillerde, yaşadığı olayı şiddet olarak gördüğü, ancak bizden bir talebi olmadığı bilgisini edindik.

Bu olayın da yol açtığı genel moral kaybı ile AKE'yi o zamana kadar sürdürmeye çalışanlardan kalan bireyler olarak dağılma sürecindeki bu oluşumu daha fazla sürdürmeme kararı alıp faaliyetlerine 2014 yazında son verdik. Bu zaman sonrasinda toplantı yapmasak da arkadaşlarımızdan biri güncel gelişme ve akademik bilgileri sosyal medyada paylaşmaya devam etti.

Öncelikle, kadının beyan metninde hakkımızda sıraladığı her iddiayı tek tek ele almaktan çok, bu iddialara dair bilgilendirmenin ona nasıl aktarıldığının oldukça önemli bir sorun doğurduğunu belirtmemiz gerekiyor. Bizim açımızdan, karşımızda başından beri tek bir figür yer aldı: Kadının maruz kaldığı şiddet olayına dair, AKE'ye yolladığı email ile bir süreç başlatmak isteyen, kendisi de o zamana kadar AKE bileşeni olan, bu süreci kadının adına değil, kendi adına, kadınla dayanışmak ve şiddet vakasına dikkat çekmek için başlatmak istediğini belirten bir erkek AKE katılımcısı ve tüm bu süreçte AKE’yle hiç bir ilişkisi olmayan biriymiş gibi yapıp, kendi tek kişilik örgütü (eleştirel erkeklik çalışmaları alanında bilinen bir STK oluşumu) üzerinden, emir verir şekilde davranmaktaydı. Bütün sıkıntı burada başladı. Yani yukarıda özetlediğimiz tartışma süreci, AKE'ye yaşadığı olayın bilgisi verilen bir kadın ile AKE'den bazı erkekler arasında bir iletişim şeklinde başlamadı. Süreci başlatan erkek, kadının durumu hakkında bir bilgilendirme ile toplantı çağrısı yapmış da değildi.

Kadının ne yaşadığı konusunda, tümüyle kendi iradesi ile AKE'deki fail dışında başka iki erkeği de suçlayarak AKE'nin ne yapması gerektiği, sürecin nasıl yürümesi gerektiği gibi bütün hususlarda, ilgili tarafları dinleme ihtiyacı dahi duymaksızın, süreci kendi kafasında tamamlamış, hükmünü vermiş ve yaptırımını da tayin etmiş, bunu AKE'ye dikte eden bir erkeğin 54 sayfalık bir iddia metni ile bu süreç başladı. Sonrasında iki ay boyunca onunla diğerleri arasında, önce yazılı tartışmalar sonra da toplantılar üzerinden sürdü. Tüm bu tartışmalarda, kendisine her seferinde, kadının bu konuda açık bir beyanı varsa, bu beyanı mümkünse kadının kendisinin bizlere de iletmesi, eğer mümkün değilse onunla temas halinde olan, ya da dayanışma içinde olan başka kadınlar tarafından gruba bu bilginin verilmesinin sağlıklı bir iç tartışma ve/veya yüzleşme süreci yürütmek için gerekli olduğu tartışmanın diğer taraflarınca söylendi. Zira grup içerisinde veya kişiler arasında gerçekleşen pek çok konuşma ve ayrıntı, tartışmayı bir politik ahlak meselesi olmaktan çıkarıp kadına yönelik bir şiddet ithamı üzerinden bir erkek kavgası havasına sokmaktaydı. AKE mail listesinde olup da bu tartışmaya kısmen katılan, zaman zaman iddiayı gündeme taşıyan erkeğin savlarına destek olan ya da bunları eleştiren başka bireyler olduğu gibi, hiçbir tartışmaya katılmayan bireyler de oldu.

Kadının maruz kaldığı şiddet olayından, doğrudan ya da dolaylı olarak kadın tarafından -yani kendisi de AKE katılımcısı olan bir erkek aracılığı olmaksızın- bilgilendirilecek olmamız halinde bu beyanı tartışmasız kabul edip, fail kişiyi yüzleşmeye davet edeceğimiz de bütün bu tartışmalarda çok sayıda tekrarlarla belirtildi, yazılı olarak kayıtlıdır. Ancak bu sürecin seyri boyunca, konuyu bildiği halde örtbas etmek için arkadaş dayanışması ve akraba dayanışması yaptığı söylenen iki kişi de, konuya dair kadın tarafından kendilerine yapılmış hiçbir bilgilendirmenin ya da tanıklıklarının olmadığını, bahsi geçen şiddet olayından ancak, AKE katılımcısı süreci başlatan erkeğin yaptığı bu suçlamaya maruz kaldıkları, gruba yollanan eposta ile haberdar olduklarını belirttiler, ve bütün tartışmalar boyunca bunu apaçık şekilde savundular, kanıtladılar. Bu iki kişiden başka, diğer dört kişi ise, bu iki kişiye yapılan, durumu bildikleri halde örtbas ettikleri iddiasının -ki şiddet gösteren erkekle dayanışma iddiasının dayandığı nokta burasıdır- kabul edilemez olduğunu, mail yoluyla yapılan bu bilgilendirmeden önce kimsenin bu konu hakkında hiçbir şey bilmediğini defalarca savundular.

Denilebilir ki konunun özünü değil, çok daha tali bir meseleyi tartışmışsınız, ve bir kadının maruz kaldığı şiddet ile ne empati kurmuş ne de sorumlu kişiyi yüzleşmeye sokamamışsınız. Fakat her seferinde dönüp dolaşıp tartışmaları kilitleyen asli mesele, iddia sahibinin ve aktarıcının bir erkek olması, mağduriyet yaşayan kadının ise bu tartışmanın belirli bir aşamasına kadar kendi sesi ile hiç duyulmamış olmasıdır. Bu sebepten iddia sahibi erkeğe, defalarca, kadını temsilen ya da bir aktarıcı olarak konuşmayı bırakması, suçlamalarla ve kesin hükümlerle hareket etmek yerine birlikte yürütülecek bir kolektif tartışma için taraf olarak konuşmaktan çıkması, sakin kalması, agresif davranmaması ve kişilerin kişilik haklarını hiçe sayan tehditlerini bırakması söylenmişti.

Kadınla bir kaç sonra, 4 kişilik komisyon tarafından yapılabilen email yazışmalarıyla ancak iletişim kurulabilmişti. O noktada kadın, aracılık yapan erkeğe aktardığı bilgilerin doğruluğunu teyit ettiğini, ancak bu sürece dair kendi adına bir talebi olmadığını, bu süreci ilgili erkeğin kendi hesabına başlattığını altını çizerek vurguladı.

Bu nedenle, bugün elimizdeki beyanda, (şiddetin faili hariç diğer kişiler hakkındaki) sözü edilen suçlamalara kaynak teşkil eden tüm bilgilerin, süreç içinde tartışmanın bir tarafı olan erkek tarafından kadına aktarılması, kadınla aramızda dolaysız bir iletişimin olmadığı, bizim kendimizin gerçekte ne dediğimizin, daima o erkeğin filtresinden geçirilerek aktarıldığı, ve bu şeytanileştirilmiş temsil edilme biçimimizin de bu filtre yoluyla oluşturulduğu konusunda zaman içinde bir fikre sahip olduk. Bu yüzden de konunun özünden sapıp, bu kişi ile bizim aramızda dönen ve fazlasıyla kişiselleştirilmiş bir tartışma içinde kilitlendik.

Bugüne kadar el altından oluşturulmuş ve dolaşıma sokulmuş bütün kanaatlerin inşa edilmesinde katkısı olan kişi, ya da zaman içinde çeşitli ortamlarda çirkin boyutlara varan dedikodularla konuyu köpürten kişilere bir cevap olarak da anlaşılmalıdır bu metin. Kindar tavırları bırakıp burada ne söylendiğini işitmelerini talep ediyoruz. Erkeklik hepimizin üzerinde işleyen bir sistemdir, birilerinin diğerlerini damgalarken kendilerini şahane bir şekilde temize çektikleri bir kişisel arınma meselesi değil, birlikte dönüşüm meselesidir. Rahatsız olduğumuz şey başka kişilerin, ayan beyan bir metin yazarak temiz bir tartışma ortamı başlatmak yerine, söz hakkı olan kişilerin savunma haklarını hiçe sayan çirkin bir dedikodu ile yollarına devam etmeleri idi. Kadının beyanı, meseleden ekmek yemek isteyen bu gayri ciddi kişilerin ancak susmalarını ve konunun hakiki taraflarının açıkça konuşmalarını sağlamış oldu.

Konunun AKE eposta listesine sert bir suçlama ile aktarılıp en başından itibaren son derece gerilimli bir şekilde sürdürülen 3 aya yayılan tartışmaların ve kadınla ancak yapılabilen yazışmanın sonunda, taraflardan birisini oluşturan iddia sahibi erkek ile diğerleri arasında, her ne kadar birbirlerinin tüm söylediklerini ayrıntılarıyla dinleyen aklı selim bir tartışma yaşanmış gibi görünse de ne tutumundaki tek yanlı dayatmacılık hakkındaki eleştirilerimize kulak verdi, ne de “bildiğimiz halde konuyu örtbas ettiğimiz” iddiasını geri çekti. Bütün tartışmalarda söylediğimiz şey, bu beyanın kadından gelmesinin gerektirdiği şekilde failin uzaklaştırılmasını kadından bir beyan geldiği durumda yapacağımız, ancak kadına verilen yanlış bilgiler nedeniyle, iddia sahibi erkeğin talepleri uyarınca, diğer iki kişiye herhangi bir yaptırımın söz konusu olamayacağı, bilip de göz örtbas etme iddiasının tümüyle yanlış olduğuydu. Kadınla yapılan yazışmadan sonra fail eposta grubundan ve sosyal medya hesaplarındaki yönetici durumundan azledildi.

Şiddetin faili olan erkeğin, vaktinde gruptan uzaklaştırılmış olmasının, kadının beyanından görüldüğü üzere, yeterli bir tedbir olmadığı düşünülebilir. Ancak bundan fazla, iddia sahibi erkek tarafından talep edilen türden bir yaptırımı da uygulama yetkisini kendimizde görmedik. İlgili süreçte bahsi geçen kişi, toplantıların hiçbirisine katılma iradesi göstermedi ve her şeyden çekildi. Bizim nihai kararımız da, kadının kendisinin veya onunla dayanışma halinde olan başka kadınların açık bir kamusal beyanda bulunmaları halinde, bu konuyla ilgili neyi yapıp yapamadığımızı açıklayacak bir metin hazırlamak yönünde olacağı, o ana kadar da kadından gelecek bir beyanı beklemek şeklinde bağlandı. Ancak belirtmek gerekiyor ki, şiddet vakasını AKE’nin karşısına çıkaran kişilerin odağında vakayı gerçekleştirdiği beyan edilen kişi değil, diğer AKE üyeleri bulunmaktaydı. Daha açıkça tekrar edersek, kadına şiddet uygulayanla değil, onunla dayanıştığı iddia edilenlerle uğraşmak asli mesele haline getirildi. Bu da tartışmayı yürütmeyi fazlasıyla zorlaştırdı. Bugün kadın kendi adına beyanda bulunduğu için biz de bu açıklamayı gecikmeden yapmayı zorunlu görüyoruz.

Başta denildiği gibi, AKE adına değil, bu olay vuku bulduğu esnada AKE'de işletilmeye çalışılan ama kadın açısından apaçık bir yetersizlik gösteren, o süreçte yer almış kişiler olarak bu son metni yazdık.

Bir özeleştiri şerhi düşmemiz icap ediyorsa bu şerhi herkes için düşelim: Eğer en başından, taraflara bölünmeden, AKE'dekiler olarak konuyu ortak bir mesele haline getiremediysek bunun sebepleri arasında şunun hiç atlanmaması gerekir: konuyu -aleni bir kadın beyanı olmaksızın- kamu önünde erkekler arasında bir kavgaya dönüştürmeme kaygısıyla ve adil bir karar mekanizmasının işlemesi amacıyla, kadının sesini ve AKE'deki tüm diğer bireylerin iradelerini ipotek altına alma girişiminden kendisini alıkoyamayan kişinin de öz-denetimli davranamadığını belirtmeliyiz. Burada da unutulmamalıdır ki AKE: herhangi bir fon alıp proje yönetmeyen, tamamen gonüllüğe, yatay örgütlenmeye dayalı kollektif bir oluşumdu. Bu nedenle o anda da bu konuda düşünmek ve yapıcı bir karara varmak için çaba harcamak isteyen bireyler meseleye müdahil oldu.

Tüm bunlara rağmen daha atak, daha donanımlı ya da hızlı davranabilirdik. Kendi içimizde bir süreci daha hızlı bir şekilde yürütüp, bilginin kaynağının, suçlayarak ve hüküm vererek süreci başlatan bir erkek olmasını mesele etmeyip, olaya daha etkin şekilde müdahil olabilirdik. Ancak süreç boyunca sadece içeriği değil devamlı olarak, konunun gündeme getirilme biçimini de tartıştık. Buna sebep olan şey, süreci başlatan kişi ile politika yapma anlayışımızdaki farklar ve erkeklik eleştirisini bir damgalama olarak değil, öz dönüşüm süreci olarak algılamamızdı. Aramızdaki bir erkeğin bir kadına şiddet uyguladığında dahi, uzaklaştırıldıkdan sonra, bununla yüzleşerek bir daha tekrarlamayacak farkındalığa ulaşmasını sağlamak için çabalamak gibi nispeten iyimser / yapıcı bir yaklaşımı politika algımızın merkezine koymuştuk. İfşa, tecrit, damgalama bize uygun gelmedi hiçbir zaman.

Talepler açıktı: Faillerle gereken konuşmanın yapılıp bana aktarılması, faillerin ifşa edilmesi ya da faillerden gelecek bir özeleştiri. Ancak bunların hiçbirisi olmadı.” cümlesindeki berraklıkta bir talep kadın tarafından bu metne kadar hiç söz konusu edilmedi. Bizden belirli yaptırımlar uygulamamızı isteyen, tüm süreç boyunca, hep kadınla dayanışma ve iletişim içinde olduğunu belirterek, ne yapmamız gerektiğini söyleyen hep erkek oldu. Yatay işleyen bir örgütlenmede, örgütlenmenin o ana kadar aktif bir katılımcısı olan kişilerden birisinin, henüz bir konsensus oluşmadan, topluluğun bütününü karşısına alarak ortaya attığı bir yaptırım talebinin bir hüküm olarak diğerleri tarafından kabul ve icra edilmesi söz konusu olamaz. Bir buçuk yıl beklediysek, kadının eğer varsa talebini duymak üzere kendi kamusal beyanını bekledik.

Şimdi son sözümüzü söyleyelim: kadının beyanı açıktır. Bir şiddet olayı vaki olmuş ve kendisi bundan ruhsal yara almıştır. İlgili fail kişi bizim tarafımızdan, bütün bu süreç bittikten sonra da sayısız kereler eleştirilmiş ve bir farkındalık sağlaması için kişisel konuşmalar yapılmıştır. Bundan sonrası kadının beyanının, ve bizim bu açıklamamızın kendisine iletilmesi ve bunun etrafında kendisi hakkında düşünmesidir. Olaya bakış açımız hiçbir zaman ahlakçılık ya da sadakatsizlik üzerinden kadına yönelik bir eleştiri olmadı. Sürecin, iddia sahibi erkek tarafından işletilme biçimine karşı direnç gösterdiğimiz için böyle bir algı oluştuğunu söyleyebiliriz. Eğer yine de, hâlâ bizlerin ona karşı ahlakçı ya da erkek korumacı saiklerle hareket ettiğimiz algısı onun açısından devam ediyorsa, ki ediyor, her ne gerekçe ile olursa olsun kendisindeki ruhsal yarayı sürdüren bu algı için kendisinden özür diliyoruz. 
 
Bu metni, AKE'nin, halihazırda faal bir grup olmadığını, aslında fiilen 2014 yazında hepimizin ortak kararıyla sona ermiş olduğunu, yalnızca sosyal medya üzerinden farkındalık yaratma amaçlı paylaşımlarını bugüne dek sürdürdüğünü genel kamu oyuna duyurmamıza vesile olarak görüyoruz. Kişiler olarak, halen hatalarla da olsa savunduğumuz ilkeleri, hegemonik erkeklik ile ilgili yaptığımız çalışmalar sırasında öğrendiklerimizden veya öğrenemediklerimizden hareketle gündelik hayat alanlarımızda sürdürmek için çaba sarf edeceğimizi her birimiz kendi adımıza taahhüt ettiğimizi beyan ediyoruz. Bunun yanında çevrimiçi ve benzeri yollardan, buradaki taahhütümüz doğrultusunda bilgi ve gelişmeleri paylaşmak ve yaymak isteyen arkadaşlarımız olursa bu onun kendi kişisel gönüllü seçimi olacaktır.